Doç. Dr. Timuçin EROL

Kolon (Bağırsak) Kanseri

Kolon (Bağırsak) Kanseri Nedir?

Kolon (kalın bağırsak), son 12-15 santimetrelik son bölümü olan rektum dışındaki tüm bölümlerini içerir. Rektum kanserleri ile birlikte kolorektal kanserler olarak adlandırılan bu kanser türü tüm dünyada en sık görülen kanser türlerinden biridir. Gastrointestinal sistemde ise en sık rastlanan kanser türüdür.

Kolon (Bağırsak) Kanseri Nedenleri Nelerdir?

Kolon kanserlerinin önlenebilir nedenleri arasında liften fakir (sebze ve meyvelerden fakir) ve kırmızı et, işlenmiş et ve yoğun karbonhidrat içerikli beslenme, hareket azlığı, obezite (aşırı kilolu olma), sigara ve aşırı alkol tüketimi sayılabilir. Bunların yanı sıra ailede bağırsak kanseri ya da bağırsak polipi varlığı, ailevi polipozis sendromları, ülseratif kolit ya da Crohn (Kron) Hastalığı gibi iltihabi bağırsak hastalıkları, tip II diyabet varlığı da kolon kanseri riskini arttırmaktadır.

Kolon Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Barsak kanserinin en sık belirtileri dışkılama alışkanlıklarında ishal ya da kabızlık gibi değişiklikler, dışkıda kan görülmesi, çoğunlukla kansızlığa bağlı yorgunluk, kilo kaybı, ilerleyen dönemlerde ise karın ağrısı ve karında ele gelebilen şişkinliklerdir.

Kolon Kanseri Önlenebilir mi?

Kolorektal kanserlerin önlenmesinde sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek son derece önemlidir. Yüksek lifli (sebze ve meyvelerden zengin beslenmek) ve düşük yağlı bir diyet uygulamak, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve aşırı alkolden uzak durmanın yanında düzenli tarama testleri yaptırmak da önemlidir.

Erken tanı için tarama testlerine Amerika Birleşik Devletleri’nde 45 yaş sonrasında başlanması önerilmektedir. Ülkemizde ise tarama programı 50 yaşından itibaren başlamaktadır. Tarama testleri, aile bireylerinde kolon (bağırsak) ya da rektum kanseri öyküsü olanlarda ya da diğer risk faktörleri varlığında daha erken yaşlarda da başlanabilir.

Tarama yöntemleri temel olarak fizik muayene, dışkı incelemesi ile barsak ve rektumun görüntülenmesi aşamalarını kapsar.

  1. Fizik muayene, genel sistemlerin muayenesi karın muayenesi ve rektumun parmak ile muayenesini kapsar.
  2. Dışkıda gizli kan aranması genellikle henüz yakınmaya sebep olmayan, kanserli doku ya da büyük poliplerin neden olduğu kanamaları saptamak için kullanılır. Bunun yanında henüz standart tarama programına girmemiş olan fekal DNA incelemesinde dışkıya dökülen kanserli veya büyük poliplerden dökülen hücrelerin genetik materyallerinde (DNA) kansere ait değişiklikler ve dönüşümler de araştırılabilmektedir.
  3. Sigmoidoskopi işleminde uç kısmında ışık ve kamera bulunan cihaz yardımıyla kalın barsağın alt kesimlerinin (rektum ve sigmoid kolon) iç çeperi incelenmektedir. Her yıl yapılan dışkıda gizli kan incelemesi ile birlikte 5 yılda bir yapılması önerilir. Bu test sırasında polip ya da farklı bir lezyon saptanması durumunda tüm kalın barsak incelenmelidir.
  4. Kolonoskopi ise öncesinde uygun barsak temizliği yapılarak tüm kalın barsak iç çeperinin incelendiği, hafif sakinleştirici ilaç verilerek yapılan ve gerektiğinde doku örneği alınabilen (biyopsi) bir işlemdir. Normal riskli bireylerde 45 yaşından sonra 10 yılda bir yapılması önerilir. Kolorektal kanser taramasında kullanılan altın standart yöntemdir
  5. BT Kolonoskopi işlemi ise ağızdan ilaçlı sıvı alımını takiben, ilaç kalın bağırsağa ulaştığında makattan hava verilerek bilgisayarlı tomografi ile görüntüleme esasına dayanır. Öncesinde barsak temizliği gerektirir. Polip saptanmazsa 5 yılda bir yapılması önerilirken polip saptanması durumunda ileri tetkik olarak kolonoskopi yapılmalıdır.

Kolon Kanseri Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kolon kanseri tanısı detaylı bir öykü alımı ve genel muayene, rektal tuşe (rektumun parmakla muayenesi), bağırsağın iç çeperinin ucunda ışık ve kamera olan kolonoskopi cihazı ile görüntülenmesi; polip ve ya kanserli doku şüphesi varlığında bu yapıların yine endoskopik olarak çıkarılmasının (biyopsi alımı) ardından mikroskop altında incelenmesi temellerine dayanmaktadır.

Kolon kanseri tanısı konulduktan sonra ilk olarak evreleme yapılması gereklidir. Bu evreleme için Ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) ya da manyetik rezonans inceleme (MRI) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılır. Bu sayede hastalığın yaygınlığı, diğer organ ve yapılar ile ilişkisi ortaya konulur. Erken evrede saptanan kanserlerde çeşitli endolüminal ( barsağın içerisinden ) yapılan girişimler ile hastalıklı doku çıkarılarak büyük ameliyatlardan kaçınılabilse de çoğunlukla başvuru sırasında bu aşama geçişmiş olur ve hastalığın tedavisi veya çeşitli şikayetlerin ortadan kaldırılması ( tıkanıklık veya aşırı kanama ) için cerrahi girişimler gerekir. Bu nedenle günümüzde kolon kanserinin başlıca tedavisi cerrahidir.

Yapılacak cerrahi hastalığın yeri, yaygınlığı ve barsakta başka yerde hastalık olup olmadığına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Cerrahi sırasında onkolojik prensiplere titizlikle uyulması en iyi sonuçları elde etmek için şarttır. Ameliyat sırasında, tümör hücrelerinin yayılımını önlemek çok önemlidir. Bu nedenle tümöre dokunmadan, hastalığın yerleşmiş olduğu bağırsak kısmını besleyen ana damarları kökünden bağlayarak, bu kesimin tüm lenflerini içerecek şekilde, tümörden belirli uzaklıktaki bağırsak segmenti da alınarak cerrahi sınırda gözle görülür bir tümör kalmayacak şekilde geniş bir cerrahi yapılmalıdır. Bu sırada temiz cerrahi sınır elde etmek için tümöre komşu diğer organlarında kısmen veya tamamen çıkarılması gerekebilir.

Yine hastanın durumu ve hastalığın yaygınlığına bağlı olarak bu ameliyatlar minimal invazif olarak adlandırılan kapalı yöntemler ile yapılabilir. Bu yöntemlerden laparoskopik (Kapalı) kolon cerrahisi günümüzde daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Yine bu ameliyatlar robotik olarak da yapılabilmektedir. Laparoskopik( Kapalı) cerrahi, küçük kesiler kullanılarak, özellikli görüntüleme sistemleri ve el aletleri kullanılarak yapılan cerrahi müdahalelerdir. Laparoskopik( Kapalı cerrahinin başlıca avantajları arasında ameliyat sonrası ağrının daha az olması, yara enfeksiyonu ve insizyonel herni (kesi yeri fıtığı) gelişimi oranlarının daha düşük olması olarak sayılabilir. Bunun yanında Laparoskopik( Kapalı ) cerrahi sırasında kan kaybı daha az olmakta, hastaların akciğer kapasitesi daha az etkilenmekte, hastanede kalış süresi, işe dönüş süresi açık cerrahiye oranla belirgin olarak kısalmaktadır. Ancak Laparoskopik kolon cerrahisi ileri derecede eğitim gerektiren bir cerrahidir ve deneyimli bir ekip tarafından uygulanmalıdır.

Kolon cerrahisinde Robotik cerrahi cerrahın ameliyathane de ameliyat masasından ayrı bir konsolda özelleşmiş bir görüntüleme sistemi ve el aletlerini kullanarak, robotun kolları ve kamerasını kontrol ettiği ve ameliyatı gerçekleştirdiği yine kapalı bir yöntemdir. Bu yöntemde robotunun kol ve kamerasının bulunduğu sistemi cerrahtan ayrıdır ve cerrah ameliyat masası dışındaki bir konsoldan robotun kol ve kamera sistemini yöneterek ameliyatı gerçekleştirir. Yani sanılanın aksine ameliyatı robot yapmaz. Ameliyat konsolda bulunan cerrah tarafından yapılır. Günümüzde giderek artan sıklıkta, yapılan robotik cerrahinin yüksek kalitede ve üç boyutlu görüş sağlaması, normal insanın anatomik kısıtlılıklar nedeniyle yapamayacağı hareketleri robotun kolları sayesinde yapılabilmesi, işlemler sırasında her hangi bir titreme olmaması ve daha hassas bir diseksiyon yapılabilmesi gibi avantajları vardır. Laproskopik cerrahide olduğu gibi robotik cerrahi de ileri derecede eğitim gerektiren ve deneyimli bir ekip tarafından yapılması gereken bir yöntemdir.