
Sindirim sistemi, ağızdan başlayarak anüse (makata) kadar devam eden ve besinleri ezme, çeşitli enzimler yardımıyla parçalama ve su, protein, yağ, vitamin ve mineraller gibi vücut için gerekli besin öğelerinin emilerek kana geçmesini sağlayan birçok farklı organın görev aldığı oldukça karmaşık bir sistemdir.
Kolon, yani kalın barsak, rektum ile birlikte sindirim sisteminin son kısmını oluşturan yapıdır. Mekanik olarak parçalanan ve sindirim enzimleri yardımıyla yapı taşlarına ayrılmış olan besin maddeleri içerisinde vücut içen gereken bileşenlerin çoğu ince bağırsakta emilerek, kalan kısım kalın bağırsağa yani kolona iletilir. Kolonda, bu iletilen maddenin içerisindeki su ve bir takım mineraller ile birlikte, kalın bağırsakta yer alan çeşitli bakteriler yardımıyla elde edilen vücut için gerekli kısa zincirli yağ asitleri emilir. Geriye kalan atıklar kalın barsak hareketleri ile vücuttan atılır.
Rektum ise bu atıkların depolanması ve uygun zaman ve ortamda boşaltılmasını sağlayan organdır.
Kolon ( kalın barsak ) ve rektum kanserleri çeşitli benzer özellikleri olması nedeniyle bir arada değerlendirilir ve KOLOREKTAL KANSERLER (yani kalın barsak ve rektum kanserleri) sindirim sistemi kanserleri arasında en sık rastlanan kanserlerdir.
Genellikle 50 yaş üzerinde karşılaşılan bu kanserlerin, son yıllarda daha erken yaşlarda görülme sıklığı giderek artmaktadır. Kalın barsak kanserleri yani kolon kanserleri, bağırsak içerisindeki polip adı verilen küçük hücre gruplarından kaynaklanır. Bu hücre grupları zaman içerisinde büyüyüp çeşitli etkiler ile kanserleşebilir. Polipler genellikle herhangi bir bulgu vermezler, bu nedenle doktorlar herhangi bir bulgu olmasa bile tarama testleri yapılmasını önerir. Bu sayede polipler, kanser gelişmeden önce çıkarılabilir ve kolorektal kanserlerin gelişimi önlenebilir.
Kolon kanseri gelişen hastalarda ilk başlarda herhangi bir bulgu ortaya çıkmayabilir ya da hastanın şikayetleri tümörün büyüklüğü, yaygınlığı ve yerleşim yerine göre değişiklik gösterebilir. Kalın bağırsağın son kısımları daha dar olduğu için bu bölgede gelişen kanserlerde tıkanıklık gelişme ihtimali daha yüksektir. Başlangıç kısımları ise daha geniş olduğu için burada bir tıkanıklık gelişmeden önce hastada kansızlık yani anemi ortaya çıkabilir.
Diğer belirtiler içerisinde;
Dışkılama alışkanlıklarında değişiklikler ( ishal veya kabızlık olması )
Dışkıda kan görme
Karın ağrısı, kramplar, gaz/ şişkinlik hissi
Yorgunluk veya kilo kaybı görülebilir.
Tabi ki bu bulgular ortaya çıkmadan önce tanı koyabilmek ve hastalığın erken teşhis edilmesi tedavinin en önemli basamağını oluşturur. Günümüzde, kolon kanseri gelişimi için herhangi bir risk faktörü taşımayan bireylerde taramaya 45 yaş itibariyle başlanması; bu amaçla kolonoskopi ve dışkıda gizli kan testi yapılması önerilmektedir. Risk faktörleri varlığında tarama testlerine daha erken yaşlarda başlanabilmektedir.
Kolon kanseri tanısı, çoğunlukla kolonoskopi adı verilen ve barsağın iç kısmının kamera yardımıyla incelendiği işlem sırasında tespit edilen kitlelerden alınan parçaların ( biyopsi), mikroskop altında incelenmesi sonucu konulur. Daha kısıtlı bir hasta grubunda ise tıkanıklık veya kanama gibi acil cerrahi müdahale gerektiren durumlarda ameliyat sırasında tespit edilebilir.